0 comments
Hasan Etem’in Validesine Son Mektubu
Published on in
Valideciğim,
Dört asker doğurmakla müftehir şanlı Türk annesi,Nasihat-amiz mektubunu Divrin Ovası (Nığde) gibi,güzel,yeşillik bir ovacığın ortasından geçen derenin kenarındaki armut ağacının sayesinde otururken aldım.Tabiatın yeşillikleri içinde mest olmuş ruhumu bir kat daha takviye etti.
Okudum, okudukça büyük dersler aldım.Tekrar okudum.Şöyle güzel ve mukaddes bir vazifenin içinde bulunduğumdan sevindim.Gözlerimi açtım, uzaklara doğru baktım.Yeşil yeşil ekinlerin rüzgara mukavemet edemiyerek eğilmesi,bana,annemden gelen mektubu selamlıyor gibi geldi.Hepsi benden tarafa doğru eğilip kalkıyordu ve beni , annenden mektup geldi diyerek tebrik ediyorlardı.Gözlerimi biraz sağa çevirdim güzel bir yamacın eteklerindeki muhteşem çam ağaçları kendilerine mahsus bir seda ile beni tebşir ediyorlardı.Nazarlarımı sola çevirdim çağıl çağıl akan dere , bana validemden gelen mektuptan dolayı gülüyor , oynuyor , köpürüyordu …
Başımı kaldırdım , gölgesinde istirahat ettiğim ağacın yapraklarına baktım.Hepsi benim sevincime iştirak ettiğini , yaptıkları rakslarla anlatmak istiyordu.Diğer bir dalına baktım , güzel bir bülbül , tatlı sedasıyla beni tebşir ediyor ve hissiyatıma iştirak ettiğini ince gagalarını açarak göstermek istiyordu.
İşte bu geçen dakikalar anında , hizmet eri :
-Efendim , çayınız , buyrunuz , içiniz , dedi.
-Pekala dedim,aldım baktım , sütlü çay…
-Mustafa bu sütü nereden aldın ? dedim.
-Efendim , şu derenin kenarında yayıla yayıla giden sürü yok mu ?
-Evet dedim.Evet ne kadar güzel.
-İşte onun çobanından 10 paraya aldım.
Valideciğim , on paraya yüz dirhem süt , su katılmamış.Koyundan şimdi sağılmış , aldım ve içtim. Fakat yukarıdaki bülbül bağırıyordu :
-Validen kaderine küssün , ne yapalım.O da erkek olsaydı , bu çiçeklerden koklayacak , bu sütten içecek , bu ekinlerin secdelerini görecek ve derenin aheste akışını tetkik edecek ve çıkardığı sesleri duyacak idi”;
Şevket merak etmesin o görür , belki de daha güzellerini görür.
Fakat , valideciğim , sen yine müteessir olma.Ben seni , evet seni mutlaka buralara getireceğim.Ve şu tabii manzarayı göstereceğim.Şevket , Hilmi (kardeşleri) de senin sayende görecekler.
O güzel çayırın koyu yeşil bir tarafında , çamaşır yıkayan askerler saf saf dizilmişler.Gayet güzel sesli biri ezan okuyordu.
Ey Allah’ım , bu ovada onun sesi ne kadar güzeldi.Bülbül bile sustu, ekinler bile hareketten kesildi ,dere bile sesini çıkarmıyordu.Ezan bitti.O dereden ben de bir abdest aldım.Cemaat ile namazı kıldık..O güzel yeşil çayırların üzerine diz çöktüm.Bütün dünyanın dağdağa ve debdebelerini unuttum.Ellerimi kaldırdım , gözümü yukarı diktim , azımı açtım ve dedim :
-Ey Türklerin Ulu Allah’ı.Ey şu öten kuşun , şu gezen ve meleyen koyunun , şu secde eden yeşil ekin ve otların şu heybetli dağların Halıkı.Sen bütün bunları Türklere verdin.Yine Türklerde bırak.Çünkü böyle güzel yerler , Seni takdis eden ve Seni ulu tanıyan Türklere mahsustur.
Ey benim Rabbim !
Şu kahraman askerlerin bütün dilekleri ; ism-i Celalini İngilizlere ve Fransızlara tanıtmaktır.Sen bu şerefli dileği ihsan eyle ve huzurunda titreyerek , böyle güzel ve sakin biryerde sana dua eden biz askerlerin süngülerini keskin , düşmanlarını zaten kahrettin ya , bütün bütün mahveyle.Diyerek dua ettim ve kalktım.Artık benim kadar mesut , benim kadar mesrür bir kimse tasavvur edilemezdi.
Oğlun
Hasan Etem
4 Nisan 1331
(17 Nisan 1915)
0 comments
Mezarın üstündeki yazıyı okuyun da öğrenin...
Published on in
Ayrılırken hırsını alamayan İngiliz ve Avustralyalı askerlerin ölü Türk askerlerinin kafalarını keserek ülkelerine götürdüklerini bu yenilgiyi asla unutamayacaklarını, bir gün mutlaka buraya yeniden geleceklerini söylediklerini...
Biliyor muydunuz? Bilmiyorduk tabi nereden bileceğiz ki? Ders kitaplarında yazmıyordu öğretmenlerimiz bahsetmediler gazeteler yazmadı !!!
0 comments
Bilmiyorsunuz tarih kitaplarında yazmıyor çünkü...
Published on in
Tarihin en büyük teknolojisine ulaşan ve teknolojiyle her şeyi halledeceklerini zannedenlerin, tarihin en büyük yenilgisini aldıklarını göğüs göğüse hiçbir çarpışmayı kazanamadıklarını torunlarının güya bundan ders çıkarıp şimdi uzun menzilli silahlar yaptıklarını, uzaktan kumanda ile savaştıklarını, hiçbir uçaksavarın vuramayacağı yükseklikten uçan ve bombalar atan uçaklar yaptıklarını, Irak’ta bu silahlarını
denediklerini ne var ki göğüs göğüse çarpışmaya giriştiklerinde gene çuvalladıklarını, teknolojinin bir kere daha mağlup olduğunu...
0 comments
Bilmiyorsunuz tarih kitaplarında yazmıyor çünkü...
Published on in
Çanakkale savaşının sonuçları itibariyle hiçbir savaşla kıyaslanamayacak kadar dünyayı etkilediğini, bir çok ülkede politik gidişi etkilediğini, özellikle Rusya’da Bolşevik devrimine yol açtığını yarım milyon cesedin ise Gelibolu’da toprağın kimyasını değiştirdiğini ve yeşillendirdiğini hâlâ toprağın altında kemikler, boş mermi kovanları ve patlamamış top mermileri çıktığını...
0 comments
Biliyor musunuz ?
Published on in
Çanakkale deniz zaferinin 91 Anma yıldönümü olan 18 Mart Gecesi, biri hariç hiçbir ulusal kanalın adam gibi bir yayın yapmadığını, bu kanalın yayınladığı belgeselin ise prime time bitiminden sonra (24:00) yayınlandığını diğer kanalların belgesel ya da tartışma programı yapmak yerine magazin, eğlence, yarışma ve dizi film gösterimi yaptıklarını, bu konuyla ilgili yayın yapan diğer kanalların ise marjinal çizgiye sahip ulusal ölçekli kanallar olduğunu gazetelerin ise konuya zoraki değindiklerini...
0 comments
Bilmiyorsunuz tarih kitaplarında yazmıyor çünkü...
Published on in
Anzak günü olarak kutlanan 25 Nisan’da televizyonlarda Anzak törenlerinin en ince ayrıntısına kadar anlatıldığını, aynı gün yapılan bu memleketin gerçek sahibi her görüşten Türk gençlerin 20 bin kişilik yürüyüşünün ise Türk televizyonları tarafından sansürlendiğini, gösterilmediğini, Atatürk’ün Çanakkale’de emperyalizme attığı tokat cezalandırılırcasına kendisinden zoraki bahsedildiğini...
0 comments
Bilmiyorsunuz tarih kitaplarında yazmıyor çünkü...
Published on in
0 comments
Bilmiyorsunuz tarih kitaplarında yazmıyor çünkü...
Published on in
Medeniyetin öncüsü İngilizlerin beyaz bayrak sallayan Türk askerlerini kurşuna dizdiğini, esir askerlerimizi tahta barakalara doldurarak diri diri yaktıklarını, esir alınan aç Türk esirlere maymunlara fıstık atar gibi yiyecek kırıntıları atarak eğlendiklerini Türk askerinin savaşta silahsız düşman askerini öldürmediklerini hayretle gördüklerini, bu sayede çok sayıda İngiliz ve Anzak’ın ölümden döndüğünü, bunlardan birinin sonraki yıllarda İngiltere Genel Kurmay Başkanı olduğunu, bu adamların insanlık adına ne varsa Çanakkale’de bizden öğrendiğini, savaşın sonlarına doğru az da olsa evcilleştiklerini, Çanakkale ile yapılan her belgeselde bu temanın abartıyla işlendiğini, bu savaşın kendilerine de büyük pay çıkararak ve yaşadıkları ağır yenilgiyi psikolojik olarak örtbas etmek için yapılan son centilmen (!) savaş olduğunu utanmadan söylediklerini, Türk kökenli yapılan belgesellerde inanılmaz bir ingiliz yalakalığı yapıldığını, hiçbir belgeselde Çanakkale’de yaşanan olayların sansürsüz ve adam gibi anlatılmadığını...
0 comments
Bilmiyorsunuz tarih kitaplarında yazmıyor çünkü...
Published on in
Savaşın özellikle sonlarına doğru ordunun istihkakları azalttığını, askere günde sadece yarım ekmek verilebildiğini, bu ekmeğin de taş gibi kuru olduğunu açlık içinde siperlerde yaşayan Mehmetlerin ayakkabı köselelerini kaynatıp çorba niyetine içmeye çalıştıklarını eğer fedakarlık buysa bizim bildiğimiz hiçbir fedakarlığın fedakarlık olmadığını...
0 comments
Bilmiyorsunuz tarih kitaplarında yazmıyor çünkü...
Published on in
Gelibolu topraklarına çıkıp, Marmara denizini görebilen sadece tek bir İngiliz askeri olduğunu, bu askerin aslen İrlandalı olduğunu, Türk askerini şaşırtmak için gece kumsala tek başına çıkıp bir sürü meşale yakarak çıkarma sanki oraya yapılıyormuş gibi bir kandırmaca yapmaya çalıştığını, bu askerin daha sonra yolunu kaybederek yarımadanın çok içerisine kadar girdiğini, daha sonra bir şekilde dönerek kurtulduğunu, bu olayın yıllar sonra askeri günlükler okununca öğrenildiğini...
0 comments
Bilmiyorsunuz tarih kitaplarında yazmıyor çünkü...
Published on in
İngilizlerin kendi ifadelerine göre mükemmel bir geri çekilme planı yaptıklarını, hiçbir kayıp vermeden çekip gittiklerini, onların ifadesine göre Türklerin hiçbir şeyden haberinin olmadığını ama yine kendi yalanlarını kendi kaynaklarından suratlarına tükürürcesine, geri çekilme esnasında bizim siperlerden onların siperlerine üzerine kağıt sarılmış bir taş fırlatıldığını, bu kağıtta düzgün bir İngilizceyle “Gittiğinize üzülüyoruz, Süveyş Kanalında Görüşürüz” yazdığını bu olayın, geri çekilmeden Türklerin haberleri olduğunu ama artık savaşamayacak kadar yıpranmış olduklarını ispatladığını okuma yazma oranının yüzde beşlerde olduğu bir dönemde bizim Çanakkale’ye hangi yetişmiş evlatlarımızı yolladığımızı ve memleketin en az 100 yılını bozuk para harcar gibi harcadığımızı...
0 comments
Bilmiyorsunuz tarih kitaplarında yazmıyor çünkü...
Published on in
Çanakkale’de doktorların askerlerden daha çok yorulduğunu, binlerce yaralıyla ilgilenmek zorunda kaldıklarını, ümitsiz vakalarla hiç ilgilenilmediğini ve kurtulma şansı olanlara öncelik verildiğini, bir Türk doktorun önüne kendi oğlunun getirildiğini, “kurtulma şansı yok” diye oğlunu tedavi etmediğini, hemen bir sonraki yaralıyı istediğini, yaralılardan ancak ertesi gün başını alabildiğini ve o zaman oğlunun mezarına gidebildiğini...
0 comments
Bilmiyorsunuz tarih kitaplarında yazmıyor çünkü...
Published on in
Mustafa Kemal’in Anafartalar’da yaralandığını, kalbinin üstünde bulunan cep saatinin parçalandığını ve şarapnel parçasının derine girmesini engellediğini, bu yaranın aylarca kapanmadığını, Mustafa KEMAL’in askerin morali bozulmasın diye bu olayın tek şahidine sus emri verdiğini, daha sonra Liman Paşa’ya parçalanan saatini hatıra olarak verdiğini ve Liman Paşa’nın çok şaşırıp heyecanlandığını ve kendi altın köstekli cep saatini Mustafa KEMAL’e hediye ettiğini...
1 comments
Bilmiyorsunuz tarih kitaplarında yazmıyor çünkü...
Published on in
Bu sırada çıkarmayı haber alan Esat Paşa’nın Yarımadanın öbür ucunda bulunan birliğe düşmanı karşılama emrini verdiğini, bu komutanın ise “askerlerim günlerdir uykusuz ve yorgun bu şartlar altında yarımadayı yürüyerek geçemeyiz” itirazını anında o subayı görevden alarak cevaplandırdığını, yerine Anafartalar Grup komutanı olarak Mustafa KEMAL’i görevlendirdiğini, aç, yorgun ve sefil mehmetlerin Mustafa KEMAL’in
arkasından 20 saat yürüdüğünü, bu sırada ingiliz askerlerinin kıyıda mangal ve piknik yaparak dinlendiklerini, bu iki zıt ve mantıksız şartları yaşan birliklerin sabah güneşinde karşılaştıklarını, Türk askerinin mermiyle, mermi bitince süngüyle ve daha sonra kendini uçurumdan aşağı atarak vatan toprağına yapılan son saldırıyı da durdurduğunu, Conkbayırı’nın 24 saat içinde 7 kere el değiştirdiğini, bunun bir savaş değil, boğuşma olduğunu, sonunda ingilizlerin ne yaparlarsa yapsınlar bu işi başaramayacaklarını anladıklarını, ingilizlerin ve tüm işbirlikçilerinin bu işten vazgeçme kararı aldıklarını, Çanakkale seferinin son direnişinin ileride vatanı bir
kere daha kurtaracak ve Cumhuriyeti kuracak olan genç liderimizi tüm dünyaya tanıttığını müslüman ülkelerde Mustafa KEMAL’in kahraman ilan edildiğini, kartpostallarının ve posterlerinin kapış kapış satıldığını...
0 comments
Bilmiyorsunuz tarih kitaplarında yazmıyor çünkü...
Published on in
İkinci çıkarmadan önce ingilizlerin komutanlarını değiştirdiğini, yeni gelen Sopford’un emekli bir asker olduğunu, çıkarma yapıldıktan sonra uzun zamandır Gelibolu’da bulunan tüm subay kadrosunun şiddetli itirazlarına ve “hemen şimdi saldırırsak Türkleri arkadan çevirip bu işi bitiririz, bu tepeler bomboş” önerilerine karşın “yoldan geldik yorgunuz bugün dinlenelim, yarın rahat rahat savaşırız” diyerek askerlerine dinlenme emrini verdiğini, çıkarma yapan askerlerin bomboş tepeler önünde gün boyu denize girerek eğlendiğini, mangal yaparak keyif yaptığını...
0 comments
Bilmiyorsunuz tarih kitaplarında yazmıyor çünkü...
Published on in
Ortalığı basan sinekler yüzünden hiçbir yiyecek maddesinin birkaç tane sinek yutmadan yenilemeyeceğini, salgın hastalıkların da savaş kadar can aldığını, bir ingiliz askerinin hasta arkadaşını büyük abdestini yapmak için tuvalet çukuruna girerken gördüğünü, oradan çıkmayınca çukura koştuğunu, hasta askerin bayılarak pisliklere batmış olduğunu, arkadaşlarının ise onu yukarı çekemeyecek kadar güçsüz kalmış olduklarını, bu hasta askerin kendi pisliğinde boğularak can verdiğini Çanakkale
savaşlarına daha önce hiç bilinmeyen zeka ürünü hileler ve aldatmacalara başvurulduğunu, Türklerin soba borularından top bataryaları yaptığını ve bu şaşırtmacanın işimize çok yaradığını, askerlerin tahta düzenekler yaparak siperden hiç çıkmadan tüfek atışı yapabildiklerini, bomba fırlatan düzenekler yapıldığını, İngilizlerin Türk topçusunu yanıltmak ve zaten az olan mühimmatı boşa harcatmak için tahtadan kocaman gemiler inşa edip yüzdürdüklerini toprağın altında bile savaş olduğunu, her iki tarafın tüneller açarak düşman siperlerinin altına kadar gelip patlayıcı yerleştirdiklerini, bu şekilde iki tarafın da çok kayıp verdiğini...
0 comments
Bilmiyorsunuz tarih kitaplarında yazmıyor çünkü...
Published on in
Gömülemeyen ölülerin on binleri bulduğunu, ortalığın kokundan ve sineklerden geçilmediği, domuzun bile yaşamayacağı şartlarda askerlerin savaştığını,ilk ateşkesin dostluk gösterisi değil, şartların her iki taraf için de artık kaldırılamayacak kadar ağırlaştığı için zorunlu olarak alındığını,iki tarafın askerlerinin o gün arkadaşlık yaptıklarını, birbirlerine sigara, yiyecek ve tespih, yüzük, gibi ufak tefek hediyeler verdiklerini, bu manzarayı gören bir Türk Subayının “gören insanın zalimleşeceğini, bir zaliminde insanlaşacağını” ifade ettiğini...
0 comments
Bilmiyorsunuz tarih kitaplarında yazmıyor çünkü...
Published on in
Darü’l Fünun’un tüm son sınıf öğrencileri şehit olduğu için, o sene hiç mezun
vermediğini...
0 comments
Bilmiyorsunuz tarih kitaplarında yazmıyor çünkü...
Published on in
Galatasaray Sultanisi (Lisesi) öğrencilerinin okul sıralarını bırakarak cepheye koştuklarını, 15-16 yaşlarındaki bu fidanların hepsinin tek bir saldırıda ingiliz makinelisi ile biçildiğini, olayı gören bir Türk askerinin yıllarca ağzını bıçak açmadığını ve ne zaman Çanakkale’den bahsedilse hüngür hüngür ağladığını...
0 comments
Tarihte Bugün Atatürk: 4 Mayıs
Published on in
1920 - Atatürk'ün, ''Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilen esasları ve İcra Vekilleri Heyeti'nde görev alan kişileri bildiren'' genelgesi: ''Millî iradenin fiilen vatanın mukadderatına el koymuş tanınması, esas ilke olarak kabul edilmiştir.''
1920 - Maarif Vekaleti (Milli Eğitim Bakanlığı) kuruldu.
1924 - Atatürk'ün, ''New York Herald'' muhabirine hilâfet ve yabancı dinî kurumlar hakkında demeci: ''...Her adımda patrikhaneler ve hilâfet gibi siyasî, dinî kurumların hukuku ile karşı karşıya geldik. Patrikhanelerin veya hilâfetin itirazlarına maruz olmaksızın hiçbir düzenleme veya ilerici fikir, idare şeklimize sokulamıyordu.''
1931 - Mustafa Kemal Paşa TBMM'de üçüncü defa Cumhurbaşkanlığına seçilmesi. Dördüncü Büyük Millet Meclisi'nin açılışı.
0 comments